BÜYÜK SELÇUKLU SARAYININ UNUTULMAZ PRENSESİ: 

TERKEN HATUN

 

“Ulaşamadığınız ne varsa 

mutlaka ona giden bir yol vardır.” 

 

Erdem Bayazıt

 

Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasî hayatında kadınların, önceki devletlere nazaran, çok daha faal rol oynadığı bir gerçektir.. Başlangıçta hanedana mensup kadınlar, eski Türk geleneğine uygun olarak, devletin gelişmesinde ve kuvvet­lenmesinde etkili olmuşlardır. Bunlar­ın ilki yine Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in eşi Harzemli Altuncan Hatun’dur. O da Tuğrul Bey gibi Rey’de medfundur.. Sultan Çağ­rı Bey’in kızı Hatice Arslan Hatun, Selçuklu devlet geleneğinde etkili olmuş bir başka hanım sultandır..  Melikşah’ın hanımı Zübeyde Hatun, Muhammed Tapar’ın eşi Gevher Hatun, Sultan Arslan Şah’ın annesi Mü’mine Hatun bunlar arasında dikkati çekenlerdir..

 

 

Sultan Melikşah, Eşi Terken Hatun, şehzadeleri Sultan Berkyaruk, Şehzade Ahmed ve Sultan Mahmud ile Büyük Vezir Hâce Nizamülmülk’ün kabirlerinin bulunduğu Isfahan’daki kabristan.


İşte bu hanım sultanlar arasında birisi var ki, o unutulur gibi değil.. Onun adı Terken Hatun… Sultan Melikşah’ın biricik eşi.. Tarihçilerin dediklerine bakılırsa entrikaların kadını..!  Aslında O, Karahanlı prenseslerinden Celâliye Ha­tun.. Bu ismi pek bilinmez.. Oysa “Terken” bir unvan olup “Prenses” anlamına gelir.. Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan, Türkistan seferinden Merv şehrine dönüşte çok sayıda emir ve hükümdarın katıldığı muhteşem bir düğün töreni ile bazı evlatlarını evlendirir.. Sultan Melikşah, Merv’in ev ev, sokak sokak baştan aşağı donatıldığı bu düğünde Karahanlı İlig Han’ın oğlu İbrahim Tamgaç Han’ın kızı Celâliye Hatun ile dünya evine girer.. Gelin hanım bir “han” kızıdır.. Bir “Terken”dir yani.. Öyle olunca tabii ki gelişi de muhteşem olur..! Selçuklu sarayına gelişinde yanında tam bin köle olduğu söylenir.. Tabii çeyizini taşıyan yüzlerce deve ile beraber.. Gelişiyle birlikte Selçuklu tarihine damgasını vuran bu hanım sultan, Melikşah adına, Selçuklu devleti adına yabancı devletlerin heyetlerini kabul ediyor, kararlar veriyor, anlaşmalar yapıyor, asker besliyor, vezirler yetiştiriyor, saltanatın geleceğini o düşünüyor, bu nedenle her türlü plânı da O yapıyordu.. Eh, eşi Selçuklu Sultanı Melikşah, damadı da Abbasi Halifesi Muktedi Billah olunca, kılıcının her iki yüzü de kesecektir elbette.. 

 


Isfahan Cuma Camii

 

Sultan Melikşah’ın ondan başka bir eşi daha vardır aslında.. Biraz önce bahsettim.. Amcası Emir Ya­kutî’nin kızı Zübeyde Hatun.. Ve Terken Hatun’un tarihle buluşma zamanı da aşağı yukarı onunla tanıştığı yıllara rastlar.. Melikşah’ın Zübeyde Hatun’la evlili­ğinden dünyaya gelen ve veliahdı olan Şehzade Ebu Şüca Ahmed, hicretin 481. yılında (m.1088) Isfahan’da, Sultan Melikşah’ı tarifsiz acılar içinde bırakarak, derin hüzünlere garkederek ölür.. 



 Isfahan'dan..

Ve ardından olanlar olur.. Terken durur mu?  Selçuklu mülkünün kaderini etkileye­cek olaylarda sahne almaya başlar Terken.. Ben diyeyim bir, hadi siz deyin iki yaşındaki oğlu Mahmud’u veliaht yapmanın derdine düşer önce..  Düşmesine düşer de karşısında Nizamü’l-mülk gibi de bir vezir vardır.. Engeller onunla bitse yine iyi.. Onun yanı sıra  Sultan’ın, 1081 yılında Zübeyde Hatun’dan doğmuş şehzadesi Berkyaruk vardır bir de.. Bunlara Terken Hatun’un veziri Tac’ül-mülk Ebu’l-Ganâim’in, Selçuklu’nun efsane veziri Ni­zâmü’l-mülk’ün yerine göz dikip bunu gerçekleştirmek için Terken Hatun’la plan üstüne plân yaptığını da eklersek ortaya nasıl bir tablo çıkar siz düşünün artık..! Zavallı Melikşah demek geliyor içimden.. Entrikaların, her gün değişen hesapların ortasında kalmış bir ulu hakan.. 


Minare-i Cünbân : Isfahan

 

Sözü hiç uzatmayalım biz.. Önce Nizamü’l-mülk engeli ortadan kalkar.. Bunun hesabını, bazı tarih yorumcuları kendileriyle hayatı boyunca mücadele eden vezirin can düşmanı Hasan Sabbah’a, bazıları da bütün bu saray oyunlarının icracıları Terken Hatun ve Selçuklu Sarayı’nın yeni veziri Tacü’l-mülk’e yazarlar.. Doğrusunu elbette tarihçilerden daha çok Allah bilir.. Diğer ta­raftan Sultan Melikşah mutsuzdur, çünkü damadı Halife Muktedî Billah ile arası açılmış ve en büyük destekçisi olan vezirini kaybetmiştir.. Bir zamanlar, örneğine ancak masallarda rastlanabilecek bir düğünle kızı Mahmelek Sultan’ı Bağdat’taki Halifenin sarayına gönderen Sultan Melikşah şimdi bu yüzden mahzundur.. Zira 1089 yılında, Mahmelek Sultan halife ile geçinemediğini ileri sürüp Isfahan’a, babasının yanına döner..  




Isfahan

Bu yüzden Melikşah, Bağdat’a son gelişinde Halife’den on gün içinde şehri terketmesini ister.. Ancak Halife’nin Bağdat’ı terketme süresinin bitme­sine az bir zaman kala, Sultan Melikşah, 20 Kasım 1092 yılında zehirlenerek öldürülür.. Bizim bir şey demeye ne bilgimiz yeter, ne vicdanımız elverir.. Kimsenin günahına girmeye niyetimiz de yok.. Bazıları der ki, şuracıkta Sultan Melikşah’ın eşi sıfatıyla yatan bu hanımefendi, halife damadı ile anlaşarak, yani kayınvalide damat el ele vererek Sultan Melikşah’ı dâr-ı ukbâya yolcu eylediler.. Bütün bunlar bir şehzadenin, yani henüz ortalıkta beziyle dolaşan Mahmud’un, Selçuklu tahtına çıkarılması için yapılmışsa eğer, “vah Terkenim vah” derim ben.. Melikşah gibi bir ulu Sultan’ın ölümü bu yüzden mi herkeslerden gizlenmiş ve kendisine bir cenaze töreni bile çok görülmüştü acaba.. Yazık ki yazık..!

 


Isfahan’dan..


Nitekim, Selçuklu Sarayında artık neredeyse veziri Tâcü’l-mülk ile baş başa kalan Terken Hatun, daha eşi Melikşah’ın cesedi bile soğumadan, sultanın ölü­münden sadece altı gün sonra beş yaşındaki oğlu Mahmud’un sultanlığını ilan ediyor ve Halife’yi de ikna ederek oğlu adına Bağdat’ta hutbe okutuyordu. Ayrıca kendisine taraftar bulmak ve oğlunun saltanatını pekiştirmek için Selçuklu Devleti’nin hazinesini kullanıyor ve ri­vayete göre ordu mensuplarına yirmi milyon dinar dağıtıyordu.



Nakş-ı Cihan Meydanı - Isfahan

Bunlar da yetmez Terken Sultan’a.. Berkyaruk da ortadan kalkmalıdır.. Bu yüzden Emir Kür-Boğa’yı Isfahan’da bulunan veliahd Berkyaruk’u yakalaması için gönderir.. Kendisi de herhalde emin olmak için Emir’i takip eder.. Artık oyun içinde oyun zamanıdır.. Nizamü’l-mülk taraftar­ları da ondört yaşındaki Şehzade Berkyaruk’u Rey şehrine kaçırarak “sultan” ilan ederler.. Selçuklu tahtını ele geçirmek iste­yen iki taraf arasında Bürûcerd’de şid­detli bir savaş olur.. Ve Berkyaruk kazanır.. Aslında hikaye uzun mu uzun..  İhtiraslarının bir türlü sonu gelmeyecek sanılan bu hatunun, Melikşah’ın vefatından iki yıl sonra ömrünün sonu gelir..! Ardında torunlarına bile yetip artacak bir kaos ve kargaşa ortamı bırakarak, 1094 yılının ramazan ayında çok sevdiği bu dünyayı terk edip gider.. Şimdi Isfahan’daki bu “seçkinler” kabristanında birkaç metre ara ile, neredeyse ele ele vererek yattıkları bu ahıret yurdunda, dünyada yarım kalan o hesabı görmüşler midir bilmem..!*


(*Rıdvan Canım – Simurg’un Kanatlarında İran Seyahatnamesi’nden..)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI'NIN ADRİYATİK'TEKİ SON KALESİ : İŞKODRA